Merhabalar bugün ki yazımızda ekosistemlerin fonksiyonları konusuna değineceğiz. Ekosistemlerin; popülasyon, enerji akımı, döngü gibi fonksiyonları vardır. Bakalım ve hep birlikte öğrenelim bu fonksiyonları..
Öncelikle ekosistem kavramı hakkında daha fazla şey öğrenmek ve aydınlanmak istiyorsanız bu makalemi okuyabilirsiniz. Hayır ben zaten bu konuda iyiyim derseniz, okumaya devam edin. 🙂
Ekosistemin Popülasyon Fonksiyonu
Sınırlandırılmış coğrafik bölgede ve belirli bir zaman dilimi içinde yaşayan aynı tür bireylerin oluşturduğu topluluktur. Her canlı türü bir popülasyon oluşturur. Popülasyonlarda bir birey doğar, büyür ve ölür, ancak popülasyonlar varlığını sürdürür.
Popülasyonların nitelikleriyle bilinmesi; canlı ile çevresi arasındaki ilişkileri anlamak, doğadaki madde ve enerji akışını tanımak, yaşanabilir doğayı öğrenmek, tanımak ve korumanın önemini kavramak, canlıların genetik yapı ve evrimini öğrenmek bakımından önemlidir
Popülasyonun Dinamikleri
Popülasyon büyüklüğü; Popülasyon büyüme şekilleri: Popülasyona doğum ve içe göçle birey katılarak büyür. Ölüm ve dışa göçle bireyler azalarak küçülür. Eğer popülasyonun bulunduğu alanda, çevresel koşullar değişmeden kalıyorsa popülasyonlarda birey sayısı dengeye ulaşmış kabul edilir.
Popülasyon taşıma kapasitesi; belirli şartlar altında popülasyonda bulunabilecek en yüksek fert sayısıdır. Ekosistem içindeki her tür, o ekosistemin taşıma kapasitesine ulaşıncaya kadar nüfusunu artırma eğilimindedir. Ancak türler, normal koşullarda, popülasyon azalış ve artışlarını diğer koşullara bağlı olarak dengelerler.
Popülasyon yoğunluğu; belirli bir zamanda birim alanı işgal eden fert sayısıdır. Popülasyon yoğunluğu sabit değildir. Maksimum yoğunluk, popülasyonun doyum noktasıdır ve başta beslenme olmaz üzere birçok sorunun başlangıcıdır.
Popülasyon dağılımı; bir canlı popülasyonun alansal dağılımının bilinmesi o popülasyonun ekosistemdeki diğer canlı türleriyle olan ilişkileri hakkında ekolojik yorumlar yapabilme olanağı sağlar. Popülasyonu oluşturan bireyler, temel olarak üç tip dağılım gösterir.
Rasgele dağılım: Çevrenin her köşesinde koşulların aynı olması ve rekabet eğilimi olmayan popülasyonlarda gözlenen dağılımdır.
Düzenli dağılım: Doğada ise oldukça nadirdir. Zor çevresel şartlarda bireyler arasında yetersiz kaynaklar için rekabet söz konusuysa görülür. Bireyler birbirlerine nispeten eşit uzaklıkta bulunurlar. Çöllerde yer alan bitki popülasyonlarında rastlamak olasıdır.
Kümeli dağılım: Doğada en sık görülen dağılım biçimidir ve bir çok sayıda bireyin bir arada bulunmasıyla ortaya çıkar.
Popülasyon yaş oranı; birim zamanda popülasyona katılan fert sayısıdır. Popülasyonun doğum oranı çevre şartlarındaki çeşitliliğe popülasyon büyüklüğüne ve bileşimine bağlıdır.
Komünite (canlı toplulukları, yaşam birlikleri)
Belirli bir ortamda bulunan tüm popülasyonların oluşturduğu topluluğa denir. Komünite, ekosistemin popülasyonlarından oluşmuş biyotik unsurlardır.
Komünite, birbirleriyle ilişkide olan türlerin bir araya gelmesiyle oluşur. Bu nedenle komüniteyi belirli bir alanda sürekli etkileşim içerisinde bulunan canlıların oluşturduğu topluluk şeklinde de tanımlamak mümkündür. Küçük bir göl, içinde bulunan canlılar için bir komünite olarak düşünülebilir.
Ayrıca bir komünite içinde başka komüniteler de yer alabilir. Komüniteler tamamen birbirinden bağımsız birimler değildir. Komşu komüniteler arasındaki geçiş bölgelerine ekoton adı verilir.
Komünite yapısı üzerinde baskın türler önemli etkiye sahiptir. Baskın türler, komünitelerde en bol bulunan ya da en fazla biyokütleye sahip olan türlerdir.
Komüniteler baskın türlere göre adlandırılabilir. Örneğin; kayın ormanı denilince, baskın türün kayın olduğu bir orman akla gelir. Komünitelerin tipi ya da büyüklüğü, canlı türlerinin çeşitliliğine ve çevresel koşulların organizmalar üzerindeki etkilerine bağlıdır. Komünitelerde biyolojik çeşitlilik enlemlere bağlı olarak değişiklik gösterir. Bunun iklimle ilişkisi vardır. Tropikal bölgeler, ılıman ve kutup bölgelerine oranla daha fazla bitki ve hayvan türü içerir. Tür zenginliğini etkileyen bir diğer faktör de komünitenin coğrafik büyüklüğüdür.
Ekosistemin Enerji Akımı Fonksiyonu
Ekosistemlerin temel enerji kaynakları güneştir. Kesintisiz bir enerji kaynağı olan güneşin dünyaya ışınlarının pek azını yakalayan bitkiler, fotosentez yoluyla canlılar için gerekli enerjiyi dönüştürerek üretmiş olurlar. Ürettikleri enerjinin bir kısmını kendileri için kullanırlar. Artan enerjiyi kendilerini yiyen tüketiciler tarafından alınmış olur. Tüketiciler aldıkları bu kimyasal enerjinin küçük bir kısmını kendilerini yiyen tüketicilere aktarırken bir kısmını kendi yaşam faaliyetleri için harcarlar, diğer kısımlarını ise değişik yollar ve mekanizmalarla ölümleri sonrası ayrıştırıcı marifetleriyle öbür canlılara aktarırlar. Güneşle başlayan bu süreçle yolu, etobur hayvanlar ve ayrıştırıcılar yönünde hareket eden tek yönlü bir enerji akımı yolu kurulmuş olur.
Enerji, canlı sistemler içinde iki kurallar açıklanabilecek bir davranış gösterir. Enerjinin birinci kuralına göre, enerji yaratılamaz ve yok edilemez, sadece bir biçimden diğerine dönüştürülebilir. Bir odun parçası yakıldığında enerji yaratılmamış sadece fotosentez yoluyla daha önceden depoladığı enerji ortaya çıkartılmış olur. Milyonlarca yıldır enerji depolamoş fosil yakıt kaynakları, bir kez kullanılır ve atılır. Yenilenemez. Bu kaynakları tükenebilir olması çok düşündürücüdür.
Enerjinin ikinci kuralı ise; enerji bir biçimde diğerine dönüştürüldüğünde, çok azı faydalı enerji olarak kullanılabilmektedir. Çoğu ise boşa gitmektedir.
Enerji, bir akışı ifade eder ve geri dönüşümü yoktur. Oysa bütün temel besinler yaşam tarafından geri dönüştürülür. İnsanlar da atıklarının geri dönüşümünü sağlayabilmektedirler. Yani madde döngü halindeyken, enerji akış halindedir.
Ekosistemin Döngü Fonksiyonu
Özellikle sanayileşmenin artarak devam ettiği son yüzyıl içerisinde, endüstriyel sistem, hammadde olarak doğadan çok büyük miktarlarda kaynak almış, fabrikalarında çok azını ürüne dönüştürmüş, büyük bir kısmını ise, tekrar doğaya atık olarak bırakmıştır. Bu döngünün çok uzun süreler devam etmeyeceği çok açıktır.
Gezegende sabit miktarlarda bulunan, bir döngü içinde sürekli dolaşımda bulunan ve canlı organizmaların yaşamsal maddeleri olan su, azot, karbon, oksijen, kükürt ve fosfor gibi maddeler sürekli kullanılmaktadır. Bunlar, miktarı değiştirilemez, her canlıda sabit oranlarda bulunan ve korunması zorunlu maddelerdir. Bu yüzden bu maddelerin sağlıklı olarak geri dönüştürülmelerini sağlamak yaşamsal önem taşır.
Ekosistemin dolayısıyla insan ve diğer canlıların varlıklarını koruyup devam ettirebilmeleri ve sağlıklı bir döngünün oluşması için, yukarıda sayılan bu maddelerin, canlılar tarafından alınarak, kullanılıp ve tekrar cansız çevreye bırakılması zorunludur. Aslında canlılar yaşamları için gerekli olan, cansız ortamdan aldıkları kimysasal elementleri ve maddeler, tekrar cansız ortama vererek, bir emanet alma verme işlemiş gerçekleştirmektedirler.
[quotes quotes_style=”bquotes”]Yararlanılan Kaynak : Prof. Dr. Suat KARAKÜÇÜK, EKOREKREASYON Rekreasyon ve Çevre, Gazi Kitabevi, Nisan 2016[/quotes]