Çevre sözlüğünde ekosistem ; “Bir canlı grubu ve çevresi arasındaki etkileşimin oluşturduğu sistem” veya “belirli bir yerleşim bölgesindeki tüm canlı ve cansız kaynaklar arasında entegre ve kararlı bağlantı” olarak tanımlanmaktadır.
Ekosistem nedir ?
Ekosistemin “Birbirine entegre olmuş ve beraberce uzun süre yaşayabilen bir sistem oluşturmuş tüm canlı topluluklarının ve onların çevrelerinin meydana getirdiği bütünlük” ya da “birbiriyle ilişkili canlı ve cansız unsurlardan oluşan ve bu unsurlar arasındaki madde ve enerji dolaşımı ile kendisini besleyebilen ve yenileyebilen fonksiyonel mekan birimi” tanımlarına da rastlanmaktadır.
Bir ormanda kamp kuran ya da trekking yapan rekreasyonistler, orman ekosisteminde, deniz sörfü yapan sörfçüler deniz ekosisteminde bulunurlar. Ancak bu ekosistemlerin içerisinde de nehir, çay, çayır, kıyı, bitki, böcek gibi başka ekosistemler bulunur. Bütün bu ekosistemlerin tamamı “biyosfer ya da ekosferi” yani içinde bütün canlı ve cansız varlıkların tümünün dahil olduğu, yaşamın görünür ve görünmezliğiyle sürdüğü tüm dünya ekosistemini oluşturur.
Ekosistemin Özellikleri
- Her ekosistem, her biri kendine özgü tür gruplarını içeren daha küçük ekosistemler oluşur.
- Her bir ekosistem, kendi içinde besin alış verişi yapan, atıkları geri dönüştüren, geniş ve birbirine bağımlı bir türler ağını oluşturur.
- Ekosistemler enerjisini “güneş”ten alır.
- Ekosistemlerin sınırlarını tanımlamakta çoğu zaman zorluklar bulunur.
- Ekosistemler dinamik bir yapıya sahiptir. Süresel olarak sabit kaldığı gözlemleniyor olsa da, sistem kendi içinde ve diğer ekosistemlerle ilişkileri bakımından yavaş, fakat çok canlı bir yaşam ortaya koyar.
- Dış görünümleriyle bir ekosistemin sabitliği, o ekosistemin içinde yaşayanlar için güvenli olduğu anlamını taşır.
- Ekosistemler zamanla değişime uğrarlar. Nüfuslar, besin zinciri gibi olgularda değişim sürekli ve canlıdır. Meydana gelen bu değişimin, ekosistemin genel özelliğini bozmadan oluşması sağlıklı bir gelişme olarak görülür. Ancak bazı durumlarda değişim, ekosistemin tamamen farklı bir şekile gelmesine neden olabilmektedir.
- Ekosistemi oluşturan parçalar, kendi özel görevlerini yalnızca bütüncül bir bağlam içinde gerçekleştirirler.
- Ekosistemler, ani değişimlere direnme ve eski durumlarına dönebilme yeteneğine sahiptirler. Doğal yollardan veya insanın sebebiyet verdiği sorunlar karşısında ekosistemler kendilerini denetleyebilme, onarma veya yenileyebilme yeteneğine sahiptir. Bu durum, elbette sistemin maruz kaldığı tahribat veya müdahalenin şiddetine bağlıdır. Müdahalenin dozu yükseldikçe, doğanın sorunu onarma gücü ve yeteneği azalır veya ortadan kalkar.
Ekosistemlere, kendilerini yenileyemeyecek kadar ağır müdahaleler ancak insanlar tarafından yapılmaktadır. Bu durumda onarma veya yenileme de ancak tekrar insanlar tarafından yapılabilmektedir. Yani “kötü insan”ların yaptıkları, “iyi insan”lar tarafından telafi edilmeye çalışılmaktadır.
Realitede bunun gerçekleştirilmesi zor ve pahalıdır. Ancak çevreci hareketler ekosistemin zarar görmüş kısımlarını onarmanın ötesinde, zarar görmemiş ekosistemleri koruma amacıyla yapılacak çalışmalara daha fazla önem vermektedirler. Trol balıkçılığına engel olmak, bataklık ve diğer sulak alanların kurutulması, nehirlerin veya diğer akarsuların çeşitli zehirli atıklarla kirletilmesi, binlerce yıl etkisi geçmeyecek nükleer atıkların oluşmaması için önlemler almak veya küresel ısınmayı artıracak uygulamalara karşı durmak gibi çalışmaların başarısı, her zaman ortaya çıkacak zararın telafisi için yapılacak çalışmaların maliyetleri ve diğer getirilerinden düşük olacaktır.
- Ekosistemler arasında ilişki vardır. Bütün ekosistemler bir bütünün parçaları olarak işlerler. Bir ekosistemin, başka bir ekosistem veya sistemlerle aza ya da çok ilişkisi bulunur. Bu ilişki ağı biyosfer içinde en geniş halini alır. Ekosistemlerde meydana gelen herhangi bir olumlu ya da olumsuzluk durumu, biyosferin en yakın veya en uzağında olmasına bakılmaksızın biyosferi belirli ölçülerde etkiler.
- Ekosistemlerin, ılıman iklim koşullarının olması veya olumsuz doğal koşullar ya da insan müdahalelerinin olmadığı sağlıklı ortamlarda bulunması “biyoçeşitliliği” artırır.
- Ekosistemlerin, “sürdürebilirliklerinin” devamını sağlamak, dünyadaki tüm canlılar ve öncelikle de insanların varlıklarının devamını sağlamak anlamını taşır.
- Bir ekosistemin, temel yaşam elementleri olan “azot”, “oksijen”, “karbon”, “fosfor” ve “kükürt” gibi maddeleri tam bir “döngü” içinde kullanma kapasitesi vardır.
- Ekosistemler “bir araya koyma” yerleri meydana getirirler. Bunlar, canlıların birbirleriyle, üremelerini ve beslenmelerine olanak yaratacak etkileşimlere girdikleri yerlerdir.
- Ekosistemler, doğanın biçimleyiciliğinin yeri ve aynı zamanda varlığın ortaya çıktığı aktif bileşimlerdir.
- Ekosistemler, hem gözle görülebilen hem de mikroskobik boyutta olan ve yer yüzeyinin altında yaşamlarını sürdüren sayısız canlı için yaşam alanları oluşturur.
Her ekosistem, canlı (biyotik) ve cansız (abiyotik) unsurlardan oluşmuştur. Canlı unsurları insan, hayvan, bitki ve mikroorganizmalardır ve ekosistem içindeki ekolojik görevlerine göre “üreticiler”, “tüketiciler” ve “ayrıştırıcılar” olarak üç gruba ayrılırlar; cansız unsurları ise, her biri ayrı bir fonksiyona sahip kaya, toprak ve atmosferde bulunan karbon, azot, hidrojen, fosfor ve potasyum gibi maddelerden oluşan “inorganik”, karbonhidrat, protein, yağ ve bunların parçaları ve türevlerinden oluşan “organik”m maddeler ile ısı, ışık, yağış, nem, rüzgar veya su hareketlerinden oluşan “fiziksel ve kimyasal” çevreden meydana gelir.
Ekosistemin “üretici” Özelliği
Ekosistemlerin temel üretileri “yeşil bitkiler”dir. Yeşil bitkiler, tüm ekosistemlerinde yer alan canlıların yaşaması için gerekli enerjiyi fotosentez yoluyla üretirler. Dünyaya ulaşan güneş ışınlarının yüz milyonda birinin, yüzde biri kadar bir kısmını yakalarlar, başka hiçbir canlıda olmayan özellikleriyle belirli işlemlerden geçirerek hem kendileri hem de tüm canlılar için gerekli olan besin enerjisine (kimyasal enerji) dönüştürürler.
Buradan, sistemin varlığını sürdürebilmesi için gerekli olan enerjiyi üretecek yeşil bitkiler yoksa, sistem de yaşam da yok olacak sonucu çıkmaktadır.
Sucul ekosistemlerin çok özel bölgeleri için bazı mikroorganizmalar da üretici olarak kabul edilir.
Ekosistemin “tüketici” Özelliği
Ekosistem tüketicileri, besinleri doğrudan kendilerinin üretemediği için, diğer canlılar üzerinden beslenme zorunlulukları olan başta insan olmak üzere, hayvanlar ve asalaklardır. Tüketiciler ekosistemlerin hazır yiyicileridir.
Tüketiciler, hem üreticilerle hem de diğer tüketicilerle beslenirler.
Tüketiciler, aldıkları besin kaynağına göre: Otçullar, etçiller ve hem otçul hem de etçiller olarak üç grupta incelenirler.
Otçullar, birinci dereceden tüketicilerdir ve ihtiyaçları olan besin maddelerini ve enerjiyi üreticilerden yani yeşil bitkilerden karşılayan canlılardır. Örneğin; koyun, keçi, inek, eşek, geyik, fil, zürafa, zebra, sincap, tavşan gibi hayvanlar.
Etçiller, ikinci dereceden tüketicilerdir ve ihtiyaçları olan besin maddelerini ve enerjiyi diğer hayvanları (otçul ve diğer etçilleri) yiyerek karşılayan canlılardır. İnsan, ayı, maymun, kuşların büyük bir bölümü, kaplumbağa, bazı balıklar, fare, domuz gibi hayvanlar buna örnektir.
Tüketiciler, sistemin bütüncül yapısı için önemli fonksiyonlar üstlenmişlerdir. Ancak, ekosistemin üretici unsuru gibi varlığın mutlaka olmazsa olmazı değillerdir.
Ekosistemin “ayrıştırıcı” Özelliği
Ekosistemin, yaşamsal değeri olan üçüncü canlı unsurudur. Çoğunlukla mikroskobik boylardadır. Bakteriler ve mantarlardan oluşur.
Bu ayrıştırıcı organizmalar, insan, hayvan, bitki atıkları ile ölmüş insan, hayvan ve bitkileri vücutlarındaki bazı (organik) besinleri salgıladıkları enzimlerle parçalayan canlılardır. Bu canlılar, böylece ihtiyacı olan besin ve enerjiyi parçaladığı maddelerden karşılarken atık maddeleri de diğer canlıların kullanabileceği maddeler (inorganik maddeler = mineraller = madensel tuzlar) haline getirip toprağa verirler.
Ekosistemlerde ölüm ve çürüme yaşamın devamı için önemli olaylardır. Zira organizmalar; bakteri ve mantarlar tarafından azot, karbon, kükürt ve diğer maddelere ayrıştırılmak suretiyle, yeni bir yaşamın başlatılmasını sağlarlar. Bu süreç doğadaki yaratma ve yok etme bütünlüğünün sistematiği olarak, birisi olmadan diğerinin olmayacağı gerçekliğiyle döngüsel olarak işle(tili)r.
Ayrıştırıcıların en önemli görevi doğadaki madde döngülerinin gerçekleşmesini sağlamaktır. Bu döngünün oluşmasını sağlayan ayrıştırıcılar almasa, ekosistemde yaşamın devam etmesi söz konusu olmazdı.
Bazı inançlara göre yok kabul edilen reankarnasyonun, yukarıda anlatılan ayrışma ve döngüsel işlemlere bakarak yani bilimsel yanıyla, yaygın anlaşılan şeklinden daha farklı olarak gerçekleştiğini söylemek çok mantıklı görünmektedir.
Ekosistemler, ekolojik açıdan canlı ve cansız varlıklar, enerji akımı, kimyasal madde döngüleri ve popülasyon denetim fonksiyonlarıyla bütünlüğü sağlanmış olurlar.
Yararlanılan Kaynak : Prof. Dr. Suat KARAKÜÇÜK, EKOREKREASYON Rekreasyon ve Çevre, Gazi Kitabevi, Nisan 2016